Afetlerde Haber Dili Nasıl Olmalı?

6 Şubat’ta meydana gelen büyük depremlerin ardından yıkılan kentlerle; yaşamını yitiren, evini ve ailesini kaybeden birçok kişiyle birlikte hepimiz ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Kitle iletişim araçları yaşanan gerçekleri yansıtmakla sorumlu mecralarken, bugünlerin kaydını tutan, tarihe not düşen gazetecilere de oldukça önemli roller düşüyor. 

Bu büyük depremle hak temelli habercilik anlayışının önemini bir kez daha anladık. Medyaya yansıtılan ve aslı olmayan haberler, ırkçı saldırılara yol açan manipülasyon dili, ayrımcı/kutuplaştırıcı başlıklar ve görüntüler, insan haklarını gözetmeden sunulan görseller ve içerikler, acı eşiğini servis ederken haber eşiğini artırma çabaları, deprem bölgesindeki insanları, olayın gerçekliğinden uzaklaştırarak “mağdur” kılan fon müzikli seçkiler ve de iktidar eksenli gazetecilik örneklerini gördük. 

Türkiye basını, birçok konuda, olayda ve dönemde olduğu gibi bu depremle de habercilik sorumluluğunu görmezden mi geldi? Afet gibi önemli gündemlerde, haberciliğin tarafsızlık ve etik kuralları açısından doğru habercilik yapıldı mı?

Peki özellikle bu kadar büyük kayıplara yol açan olaylar içerisinde hak odaklı habercilik nedir ve nasıl yapılır?

Afetlerde Hak Odaklı Habercilik

“Hak haberciliği”, hak ihlallerinin medya tarafından izlenmesi, haber yapılması, böylelikle korunup iyileştirilmelerine, demokratikleşmeye katkıda bulunulması amacına yönelik yapılan bir habercilik. Tam bu noktada, deprem gündemiyle birlikte infodemi (yanlış bilgilerin çok hızlı yayılması), haberi dramatize etmek, haberi magazinleştirerek sunmak, yanlı haber yapmak yeniden sorgulanmalı. Peki “Afet haberciliği” olarak tanımlanan kriz anlarındaki habercilik, tamamen hak temelli bir perspektif sunarken bugün gazetecilere, yurttaş habercilere ve sosyal medya kullanan tüm vatandaşlara düşenler nelerdir?  

Yanlış bir bilginin yayılmasına katkıda bulunmamak için çok daha dikkatli olunmalı, insanların bilgiye ulaştığı ana platformlarda sağlıklı bilgi akışına destek olunmalı. İçerikler teyit edilmeli ve hatta medya kuruluşlarında “Teyit ve İnfodemi Editörlüğü” zorunlu hale getirilmeli.

  • Deprem bölgesindeki insanların sesi olma bilinciyle sunulan içerikler; çözüm üreten, muhataba seslenen, hak kayıplarının karşılanması gerektiğini vurgulayan çağrılar olmalı.
  • Deprem bölgesindeki yıkıntı, yaralı insan, çocuk ve hayvan görüntülerine müzik eklenip klip gibi sunulmamalı, aksine insan hakları temeliyle onların gerçekleri, etik bir seçkiyle habere ve görüntülere yansımalı. 
  • Buna bağlı olarak çocuklarla röportaj yapılması ve çocukların video ve fotoğraflarla görsel olarak sunulması çocuk hakkı ihlalidir. Medya her şeyden önce bu ihlali görmezden gelmemeli.
  • İnsanların enkazdan kurtulma anlarının fotoğraf ve videoları “mucize, rekor” gibi kavramlarla sunulmamalı.
  • İnsanların acılarına saygı duyularak, haber için görüşme talebi yapılırken ısrar edilmemeli ve dayatmacı bir tavır gösterilmemeli. 
  • Dürüst, şeffaf, sorumlu, adil ve hesap verebilir bir medya yapılanması, afetzedelerin can güvenliğini ve insan haysiyetini koruyan insani bir haberciliği de sağlamalı.
  • Basın kurumları ve gazeteciler, reklam ve kurumsal iletişim departmanlarının birer uzantısı olmadan doğru ve güncel haberi halka ulaştırmakla yükümlü olmalı.
  • Hem infodemi ile mücadele hem de doğru habercilik açısından haberciler ulusal ve uluslararası doğruluk kontrolü yapan kuruluşlar ile daha etkin ve işlevsel bir ilişki geliştirmeli.
  • Afetlerde ve krizlerde tüm canlılara saygılı ve hak temelli bir habercilik perspektifi için medya ve iletişim meslek örgütleri daha aktif rol üstlenmeli.
Farklı düşünüyoruz, bir arada çözüyoruz!
BİZE KATILIN