Türkiye’de Demokrasi Talebi Raporu

Denge ve Denetleme Ağı (DDA), 300’e yakın sivil toplum kuruluşunu denge denetleme mekanizmalarıyla güçlendirilmiş, olgun, katılımcı, barış içinde bir arada yaşama iradesi üzerine kurulu bir demokrasi için mücadele etmek üzere bir araya getirmiş, Türkiye’nin en çoğulcu ve en geniş sivil platformu.

Bu amaçla, demokratik vatandaşlık ve ortak yaşam bilincini geliştirmek için kamuoyu oluşturma ve savunuculuk faaliyetleri yürütüyoruz. Bu yolda araçlarımız, müzakere ve diyalog. Referans noktalarımızı ise evrensel ilke ve ölçütler, temel insan hak ve özgürlükleri ile bunları korumaya yönelik uluslararası sözleşmeler ve ulusal yasalar oluşturuyor. Çalışmalarımızı doğru ve güvenilir bilgi üzerine kurarak, veriye dayalı görüş ve politikalar üretiyoruz.

Bu çabamızın bir parçası olarak, vatandaşların demokrasi algısı ve refleksinin hangi aşamada olduğunu, demokratik kültürün ne oranda toplumsallaştığını analiz etmek amacıyla KONDA’nın verileri üzerinden 2010’lu yıllara mercek tutan bir rapor hazırladık.

KONDA Araştırma’dan Bekir Ağırdır ve Eren Pultar süreci koordine etti; alanlarında uzman iki akademisyen Dr. Meltem Ersoy ve Tuğçe Erçetin de verileri derledi, analiz etti ve yorumladı; Halil İbrahim Kılıç, Türkiye gündemine dair bölümü hazırladı. Rapor için DDA bileşenlerinden gönüllü bir çalışma grubu oluşturuldu. Bu çalışma grubu içinde Demokrasi ve Katılım Derneği’nden Serap Çelik ve Ayhan Aykanat, İstanbul Hepimizin Girişimi’nden Şahin Tekgündüz, e-gençlik Derneği’nden Kemal Uysal, araştırmanın her aşamasına etkin destek verdiler. DDA Genel Koordinatörü Hayriye Ataş ve Editörü Nilgün Yılmaz raporlama sürecine dair bütün çalışmaları koordine etti.

Gerçek anlamda demokratik bir siyasal kültürün oluşması, ancak vatandaşların hayatlarını ilgilendiren tüm konularla ilgili süreçlere etkin katılımı ile mümkün. Bu nedenle “TÜRKİYE’DE DEMOKRASİ TALEBİ RAPORU - Toplumda Demokrasi Talebi, Denge Denetleme Mekanizmaları Algısı ve Farkındalığı Hakkında Ölçüm” başlıklı raporumuzun, vatandaşların barış içinde birlikte yaşama, demokrasi, refah, hukuk önünde eşitlik gibi temel konularda güçlü taleplere sahip olduğu bir gelecek için yol gösterici olması en büyük dileğimiz.

NEDEN GEÇMİŞ 10 YILI İNCELEDİK?

Türkiye özellikle 2010 yılından bu yana, 120 yıllık demokratikleşme serüveni açısından zor ve kendine has koşulları olan bir tecrübe yaşıyor. Askıya alınan yeni anayasa girişimi, biri hükümet sistemini değiştiren iki anayasa değişikliği, Suriye savaşı ve onu izleyen mülteci akışı, darbe girişimi ve ardından gelen OHAL süreci, hızlı kentleşme ve kentsel dönüşüm, değişen yerel ve toplumsal dinamikler, kitlesel davalar, ekonomik kriz, yarıda kalan barış süreci gibi son on yılda yaşanan bir çok toplumsal ve siyasal olay, vatandaşların demokrasiye yaklaşımlarına ve Türkiye’nin demokratikleşme serüvenine derinden etki etti. Bu etkiye dair bulguların ortaya konulması, önümüzdeki dönemde yapılması beklenen anayasal reformlar, siyasi ve hukuki düzenlemelere bir arkaplan oluşturacağını düşünüyoruz.

DEMOKRATİK VATANDAŞLIKTA NEREDEYİZ?

Peki vatandaşın demokrasi refleksini nasıl ölçebilirdik?

Bunun için öncelikle demokratik vatandaşlığı tanımlamak gerekiyordu. Biz demokrasi refleksi olan vatandaşı,

• Şiddetin karşısında duran,

• Adalet, eşitlik, güçlü meclis bağımsız medya ve hukukun üstünlüğü konularında bilgi ve hassasiyet sahibi vatandaş, olarak tanımladık.

Bu tanım çerçevesinde verileri aşağıdaki kriterler ışığında inceledik:

• Hukukun üstünlüğü ve insan hakları,

• Eşit vatandaşlık (Cinsiyet, etnik köken, din, dil, sınıf, varlık ayırt etmeden tüm vatandaşların eşit haklara sahip olması),

• İfade özgürlüğü,

• Adil ve özgür seçimler,

• Siyasi parti kurma, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü.

Bu kriterler, şu koşulları da zorunlu kılıyor:

• Yargı bağımsızlığı,

• Adil ve eşit bir seçim sistemi,

• Çoğulcu bir sistemde kurulmuş siyasi partiler ve diğer örgütlenmeler,

• Bağımsız medya ve alternatif kanallardan haber alma özgürlüğü

• Azınlık haklarının korunması,

• Kadın-erkek eşitliği

 

ARAŞTIRMANIN SONUÇLARINA GÖRE BUGÜN HANGİ NOKTADAYIZ?

Hukukun üstünlüğü:

• Vatandaş,

Hukukun üstünlüğünün sağlanması,

- Devlet kurumları da dahil herkesin kanun önünde eşit olması,

Adil bir anayasa ihtiyacı konusunda hemfikir.

• Ne yazık ki, hukukun üstünlüğünün hayata geçeceğine dair yaygın bir inanç yok.

• Aksine,

⁃ Yargının bağımsızlığını yitirdiği,

⁃ Siyasallaştığı,

⁃ Kanunların kişinin kimliğine göre farklı uygulandığı görüşü hakim.

Eşit vatandaşlık:

• Tüm vatandaşların eşit haklara sahip olması gerektiği ilkesel olarak benimseniyor.

• Ancak insanlar eşitsizlik, ayrımcılık ve baskılar nedeniyle eşitlik beklentilerinin karşılanmadığını belirtiyorlar.

• Bununla birlikte din, dil, etnik köken gibi kriterler üzerinden çekinceler dile getiriliyor. Bir çeşit “makbul vatandaş” algısının yaygın olduğu da anlaşılıyor. Ancak burada herkesin “öteki” tanımı farklı.

İfade Özgürlüğü:

• Farklılıklara açık olmak, toplumunun genelinin dışında fikirler beyan edilmesi konusunda çekinceler hala sürüyor. Bunun tüm toplumun ifade özgürlüğünü ilgilendiren bir konu olduğu, bunun neden demokrasinin olmazsa olmazı olduğu konusu yeterince kavranmış değil.

• Hem medyadaki el değiştirmelere hem de iletişim araçlarındaki hızlı değişime paralel olarak, geleneksel medyaya olan güvenin 2010’lı yıllada hızla sarsıldığı ortaya çıktı.

• Medya, iktidarı denetleme görevinden uzaklaştıkça vatandaş da başta sosyal medya olmak üzere, farklı haber kaynaklarına yöneliyor.

• Ancak tüm bunlara rağmen internette ifade özgürlüğünü savunma konusunda da vatandaşlarda güçlü bir hassasiyet henüz görülemiyor.

Örgütlenme özgürlüğü:

• Siyasi parti üyeliği düşük. Partilere güven de düşük.

• Seçimler dışındaki örgütlenme biçimleri kısmen meşru görülüyor.

• Seçimler demokrasinin vazgeçilmezi kabul ediliyor.

• Toplumun yarısı seçimlerin adil olmadığı görüşünde.

• Seçimler ve siyasi partiler dışında imza kampanyası, boykot, gösteri ve yürüyüş gibi araçları toplumun küçük bir kesimi benimsiyor. Toplumun yarısından fazlası ise kendisi dahil olmamayı tercih etse de, bu araçları destekliyor.

Yerel Yönetimler:

• Her üç kişiden ikisi mahallesine, ilçesine ilişkin kararlara katılmak istiyor.

• Yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları, belediyelerin merkezi yönetim ile ilişkisi gibi konuların, Kürt meselesinden bağımsız değerlendirilememesi vatandaşın bu konuda sağlıklı bir bakış açısı geliştirmesine imkan sunmuyor.

Farklı düşünüyoruz, bir arada çözüyoruz!
BİZE KATILIN